Şiir-7


Giriş notu:

''Yerine göre, kader dediğimiz şey, dar bir yerde sürekli yönünü değiştirerek dönüp duran bir kum fırtınasına benzer. Sen de, ondan kurtulmak için ayağını bastığın yeri değiştirirsin. Bunun üzerine fırtına da sana ayak uydurmak için yönünü değiştirir. Bir kez daha bastığın yeri değiştirirsin. Tekrar tekrar, sanki şafaktan hemen önce ölüm tanrısıyla yapılan uğursuz bir dans gibi, aynı şey tekrarlanıp gider. Neden dersen, o fırtına uzaklardan çıkıp gelmiş herhangi bir şeyden farklıdır da ondan. O fırtına aslında sensindir. O yüzden yapabileceğin tek şey, teslim olup ayağını dosdoğru fırtınanın içine daldırarak, gözlerini kum girmeyecek şekilde sımsıkı kapatıp adım adım fırtınanın içinden geçmektir. Orada, muhtemelen ne güneş ne de ay, hatta ne yön ne de zaman vardır. Orada, kemikleri bile parçalayacak kadar keskin beyaz kum tanecikleri gökyüzünde dans eder. İşte böyle bir kum fırtınası canlandır gözünde. 

Sonra sen, gerçekten de onun içinden geçip gideceksin. O kum fırtınasının içinden. Hem sembol hem de fiziksel olarak görünen o kum fırtınasının. Ancak, hem sembol hem de fiziksel bir şey olduğu halde, aynı zamanda o şey insanın vücudunu binlerce bıçak tarafından kesilmiş gibi lime lime eder. Sayısız insan orada kan akıtmıştır, elbette senin kanın da akacak. Ilık, kırmızı kanın. O kanı avuçlarına dolduracaksın. Senin kanın ile başkalarının kanı birbirine karışacak.  

Sonra o kum fırtınası bittiğinde, nasıl olup da onun içinden geçebildiğini, nasıl hayatta kalabildiğini tam olarak anlayamayacaksın. Hayır, o fırtına gerçekten bitti mi bunun bile farkına varamayacaksın. Yalnız, tek bir şeyden emin olacaksın. O fırtınanın içinden geçtikten sonra, fırtınanın içine ayak attığındaki kişi olmayacaksın artık, aynı kişi olmayacaksın. Evet, işte kum fırtınasının anlamı bu.'' -Haruki Murakami/ Sahilde Kafka s. 11-13.

Çiçek açsın karlı yollar 
dolsun dolabildiğince..
Güneşi üzerinde
bir
pamuk tarlasını andırsın, 
yumuşacık olsun içimiz..
Hoyrat rüzgarlarla yoğrulmuş -yorulmuş da üstelik- 
kuvvetli duruşları 
gururla selamlasın
iç derinliklerinde ruhumuzun 
en karanlık kuytularını.
Işık
inceden,
kendileyin gelir
ancak.
Bakma bulutlu havalara!
Sana nefes olacak ferah dokunuşları meltemlerin,
ve elbet gelecek olan bahar günlerinin
müjdesi sendedir.

Beslersen kendini topraktan,
sığınırsan içine bir yolunu bulup 
-harap değildir elbet her köşesi-
göreceksin! 
Nicedir bekleyeduran ışıltısı
hazinenin 
gün ışığı olacak sana,
Kendine gün ışığı olmayı öğreneceksin.
Doyuracak hasretliğini
yaşam dolu,
mutlu günlerin..
Sevinecek çocuk kalbin.
Kovala umudu,
bir zerreciğini bulsan mutluluğun 
-nerede, kimde, nasılsa..-
Bu uğraş ancak
dinç tutacak seni.
Kapanış notu: Sia'nın şarkılarında son zamanlarda farkına vardığım bir şey oldu, kendi iç bunalımlarında kendini cesaretlendirmek için yazılmış gibi çoğu... Hep devam etmeye, pes etmemeye, kendine güvenmeye dair sözlerle dolu. Sıcak, şefkatli bir sarış kendini. Bu benzerliği kendi şiirlerimde gördüm. Apaçık bir gönül notu oldu. :) Gökü'den sevgiler.. ve bir de gece müziği  bırakıyorum sizlere.

Comments

Popular posts from this blog

Edebiyat Notları-3 Yusuf Atılgan

Gökü Intro