Yolculuk Anıları-1
(Yeniden) yazmanın heyecanı ile... Hiçbir şarkı eşliğinde değil bu defa; yalnız doğa, soloda kuşlar... Kar okşuyor yürekleri.
Uzun zaman oldu en çok kendimle zaman geçireli. Yaratıcı yalnızlık bürüdü son 3 ayımı. Vesile oldu, kaleme sarıldım. Çünkü belki ''Yazmasam deli olacaktım.''*
Hiç bilmediğim, belki yaşamım boyu bir daha uğramayacağım bir Bavyera köyündeyim. Sabah mı sabah... Ocak diyoruz ama öyle bilindik intibahı bırakmıyor artık zihinlerde. Küresel sorunlarımız..ve öte tarafta, olabildiğince öznel eksenli olanlar var... Eichstätt Bahnhof: Birçok şeyler ifade eden bir nokta artık bu gezegende benim için. Gezerken öğrendim, gezmek şu müzede bu ünlü tabloyu, o şehirde filanca binasını görmenin çok ötesinde. Bir an paylaşmak oraya dair, oradan biriyle; saklayabileceğin, saklamaya değer görebileceğin sıcak bir hatıra.. kalıcılığı hafızalarda.** Aklında tekrar tekrar canlandırabileceğin, eriyen kar tanesine benzemesin diye çabaladığın -çabaladığına da değen- yaşantılar biriktirmek, ''dünya insanlığı'' imgelemi yaratmak için zihninde.
Klişelerin tüm güzelliği ile doğru olanlarından: Treni kaçırdım diye üzülmemelisin. Bunu birçok treni kaçırarak öğrendim (o sabah da bunlardan biriydi). Bu bir felaket değildir, elbet bir başka tren gelecektir ve o gelene değin kim söyleyebilir; bir cereyan olmasın?.. sen ve dış dünya ile aranda.
Bir kahvenin sıcaklığını hissetmek istersin, sanki yüzüne çarpan soğuğa ve yaralarına bir kabuk olacak.., o kabukta korunacaksın. Bir bitmez güven arayışı, sıcak kaynağını bulmak için yaşamın... İstiyorsun ki insanlık hala inandığın saflıkta kalmış olsun; tek kılavuzu temiz kalmış kalpler olsa yaşamın, insana değdikçe ısınan, ısıtan soğuk karlı kışı. Ve kimi zaman kırılıp dökülürsün bu arayıştan, ruhuna yabancı manzaralardan. Bulunduğun tarafta olmaktan*** başka bir tesellin olmaz, ona sarıl-ır/malı-sın; çünkü bu umut kaybedilecek gibi değil... Aradığın kahveyi bulamadığın bir otomata küser ilerlersin, kiminin kalbinde bir küçük parıltıyı aradığın da sonunda -bu elbet senin belirlediğin bir son'dur- bulamadığın günleri devirdiğinin üstüne... Ama ''nasılsa bir tren gelecektir'' inancı varsa zihninde, bir kapı açılır inancı da eklenir şimdi düşüne. Günün bununla ısınacakmış meğer, bambaşkalaşacakmış birdenbire karlı istasyon; sımsıcacık bir dış mekan olacakmış sana, kuşları başka türlü duyar olacakmışsın... Sıcak bir fincan kahve, öncesinde ''Zucker oder Milch?" (Tr. Şeker ya da süt?) sorusuyla sarılmış bir naiflikle gelir sana ve sen; öyküsünde bir şaşkın yazar, rüyasında bir çocuk sersemliğiyle uzanan ona... Çok teşekkürler hayat ve sana güzel adam: Yaşamı bereketlendiren insanlardan olduğun için; sunduğun kahve gibi, beni bu incelikle ısıttığın için...
Güzelliklere inanalım istiyorum: İnsanların içindeki, gönüllerdeki.. ve böylece, dünya bizi kara bir bulutla sarmadan ruhumuzu bu inançla kurtarabilelim.
*Sait Faik Abasıyanık/ Son Kuşlar, s. 51.
** Bu güzel tümceyi bana kazandıran arkadaşım Berk'e teşekkür ederim.
*** Nazım Hikmet Ran/ Yirminci Asra Dair 1941
İngilizce yazdıklarını okuyamadığıma daha çok üzüldüğüm bir sabah oldu 🥲
ReplyDeleteSizin sayenizde ben de yazımı tekrar okudum, 7 yıl aradan sonra bu nahif ruh biraz büyümüş :) daha gerçekçi birine dönüşmüş. Mutlu oldum yazmanıza, çeviri seçeneği vardı diye anımsıyorum. Sevgiler
Delete